Mekansız Konuşmalar

Türkiye’de Ahşap : Sektör, Mevzuat, Maliyet, Tasarım ve Geleceği

Celalettin Akça – Göksel Korkmaz | Halil İbrahim Düzenli

23 Mayıs 2020

Redaksiyon ve Araştırma : Rojin Azboy – Mimarhane 4. sınıf öğrencisi

Konu Başlıkları

05:37 Ulusal Ahşap Birliği ve TORİD

14:10 Türkiye’de orman varlığı, kullanımı ve yönetimi, Türkiye’de endüstriyel ahşap

35:48 Türkiye’deki kaydadeğer orman varlığına rağmen ahşap yapılaşma olmamasının arkaplanı

43:40 Yapısal Ahşap Standartları

55:28 Geleneksel ahşap bilgisinin de dahil olduğu bir Ahşap Yönetmeliği

1:14:58 Ahşabın Sertifikasyonu

1:26:10 Ahşap Yapı Rehberleri, Ferdi Yapılar için Standartlar ve Onay Mercileri

1:44:00 Ahşap Sektörü bireysel ahşap yapı girişimlerine imkân veriyor mu?

1:49:00 Öncü olarak ahşabın kamu yapılarında kullanımı, olası bir organizasyon için model önerisi

2:05:11 Dünyada Timber City yönelimi.

2:07:29 Ahşap kullanımın pratik ve konforlu hale getirilmesi.

2:15:02 Kapanış

Merhaba, sizlere 23 Mayıs 2020 Cumartesi günü Mekansız Konuşmalar Serisi kapsamında Halil İbrahim DÜZENLİ moderatörlüğünde gerçekleşen Göksel KORKMAZ ve Celalettin AKÇA ile “Türkiye’de Ahşap” adlı programdan kesitler sunuyoruz. Keyifli okumalar!

 

Programın Ayrıntılı Redaksiyonu

 Halil İbrahim DÜZENLİ:’’ Ahşap ev mümkün mü?’’ sorusunun peşinden gideceğiz. Lafı fazla uzatmadan Celalettin Bey ile başlamak istiyorum. Siz yıllarınızı dediğim gibi kendi şirketinizde de  başka şirketlere danışmanlık şeklinde de hükümetle yürütülen sektörün bir temsilcisi olarak Türkiye’yi toplumsal anlamda temsil eden bir sivil toplum örgütünün başkanısınız, Ulusal Ahşap Birliği’nin. Ulusal Ahşap Birliği ve TORİT, nedir bunlar? Ne iş yaparlar? Hangi amaca yönelik çalışırlar?

 

Celalettin AKÇA: Biz yıllarca bu sektörün içinde bulunmuş kişiler olarak aslında bir miktarda işin göremediğimiz kısımları olabilir yani hocam dedi ki :’’ Bir ahşap evi nasıl yapabiliriz?’’ o söylerken aklıma geldi birden. Cevabımız çok net olamayacak bunun için.

Derneklere gelecek olursak Ulusal Ahşap Birliği, 2000 yılında kurulmuş bir dernektir. Bir grup ahşap gönüllüsü tarafından , içlerinde mimarlar ve mühendisler var, kurulan ve kuruluşundan itibaren ahşapla ilgili farkındalığı ortaya çıkaran önemli işler gerçekleştiren bir dernektir. Ben 2015 yılında dahil oldum ve aynı dönemde başkanlık görevine geldim. TORİT hakkında Göksel Bey rakamlara daha vakıf. Kendisinin anlaması daha iyi olacaktır.

 

Halil İbrahim DÜZENLİ: TORİT’i de sizden dinleyelim Göksel Bey.

 

Göksel Korkmaz: TORİT derneği 1993 yılında kuruldu. İlk kuruluşunda Türkiye Orman Ürünleri İthalatçıları Derneği adıyla kuruldu. Daha sonraki yıllarda hem ithalatçıların örgütlenmesi açısından hem sektörün gelişimi açısından hem de ithalata üretim ve ihracatın eklenmesiyle ‘’daha çerçeveyi genişletelim’’ dendi ve şimdiki adıyla değiştirilmiş oldu. Üyeler arasında ithalat yapan da var ihracat yapan da var, her ikisini yapan da var.2016 yılında bir arama konferansı yaptık.’’ Ahşap sektörünün önü nasıl açılır?’’ ‘’ Ahşap kullanımı nasıl yaygınlaşır?’’ ‘’ Nasıl katma değerli ürün üretilebilir?’’ sorularıyla beyin fırtınası yapıldı. Burada ilginç sonuçlar ortaya çıktı. Ciddi bir bilgi havuzu oluştu. İletişim eksikliği, piyasada da bu anlamda yetişmiş kalifiye eleman olmayışı çıkan sonuçlar arasındaydı. Bu sonuçlar doğrultusunda bir eylem planı yapmaya karar verdik. Sektör, kamu ve üniversite işbirliği şarttır. Bu bağlamda çalışmalar gerçekleştirdik. Ana hedef ahşabın hem ülke ekonomisine hem ülke insanına adeta bir ilaç gibi geleceği kanısındayız. Çünkü istihdam sorunu var ülkede ve bu sektörün istihdam ihtiyacı vardır. Deprem bölgesinde olan bir ülkeyiz, ahşabın esnekliği ve depreme dayanımlı malzemedir. Özetle bu minvalde çalışmalar yapmaktayız.

 

Halil İbrahim DÜZENLİ: Aslında önemli bir yere değindiniz. Dediniz ki ‘’ Ahşap Türkiye’de önemli bir hammaddedir ve orman varlığımız her geçen gün artıyor.’’. Celalettin Bey’e sormak istiyorum. Biz herhangi bir paylaşımda bulunduğumuzda ahşap şehirlerimiz olsun, coğrafyasına uygun olarak, ahşaptan inşa edilsin dediğimiz zaman hemen şu itirazlarla karşılaşıyoruz: ‘’ Ahşabın kaynağı nedir?’’,’’ Her şeyi tükettiniz birde ormanlarımızı mı tüketeceksiniz’’ . Size sorum şöyle : ‘’ Ahşap nedir?’’,’ ’Kaynağı var mıdır?’’ , ‘’Ormanlarımız tükenir mi?’’,’’ Orman ve endüstriyel orman arasındaki fark nedir?’’.

 

Celalettin AKÇA :Herkesin bildiği gibi doğal bir üründür, zirai bir ürün. Ahşap doğal olması sebebiyle yenilenebilir bir şey. Yani dünyada en kısa sürede yenilenebilen yapı malzemesidir diyebiliriz. Sürdürülebilir bir malzeme. Yeniden değerlendirilebilir. Örneğin, bir yapı inşa ettiniz bir süre sonra başka bir yapı için eski yanının ahşabını yeniden kullanabilirsiniz. Ahşap uzun ömürlü bir malzemedir. Esnek ve dayanıklı bir mühendislik malzemesidir. Bu malzeme deprem konusunda öne çıkıyor.’ Ahşap nedir?’ sorusu için yeterli bir cevap olduğunu düşünüyorum.

 

Halil İbrahim DÜZENLİ: Ahşap yapı yaparsak ormanı tüketir miyiz? Celalettin Bey.

 

Celalettin AKÇA: Dünyada ahşap kullanımı bize göre çok daha yaygın. Gün geçtikçe önemi daha da çok artıyor.

‘Kaynağımız nedir?’ sorusuna gelecek olursak, doğal olarak ‘Ormanlar’ cevabını vermiş oluruz. Peki ‘Bu kadar yapıya yetecek kadar ormanımız var mı?’ soruna cevaben doğrudan var dememiz mümkün. Dünya ortalamasına yakın bir orman alanına sahibiz. Toplam miktar 23 milyon hektardır. Bu 23 milyonun tamamı verimli ve ürün alacağımız orman değildir. Biz yaklaşık 13 milyon hektardan ahşabımızı çıkarıyoruz.

Ormanı genç ve diri tutmak ormancılığın ilkelerindendir. Ekonomik ömür diyoruz mesela. Bir ağacın ekonomik bir ömrü vardır. Ekonomik ömrü içinde onu ormandan çıkarmalısınız, endüstriyel ormandan bahsediyoruz elbette. Endüstriyel orman arazileri açıyor devlet. Bu şekilde işletiliyor. Bizim işlettiğimiz çoğu orman, endüstriyel.

 

Halil İbrahim DÜZENLİ: Peki biz ne zaman mimarlar olarak ahşap konut tasarlayacağız? Bunu da müşterisine ucuz olarak satacağız? Bunun için bir sektör gerekiyor tabii ki. Bu sektörde de TORİT dediğimiz şey onun temsilcisi. Dolayısıyla bu sektörün, benim açımdan, Türkiye’de yaygın olduğunu düşünüyorum. Mahallelere kadar uzanan marangozu, mobilyacısı var. Böyle büyük bir şeyden bahsedersek Organize Sanayii  Bölgesi vs. gibi şeyler var. Göksel Bey bu Celalettin Bey’in bahsettiklerinden de yola çıkarak aslında orman ürünleri sektörünün Türkiye ekonomisinde bir yeri var, bir önemi var, bir potansiyeli var, bir katma değeri var diye tahmin ediyorum. Yani Türkiye’de biliyorsunuz son 20 senede başka başka alanlar ön plana çıktı, malzemeler ön plana çıktı ve bunlar bir ‘katma değer sağlıyor’ adı altında bir sunumu gerçekleşti. Fakat benim anladığım kadarıyla orman ürünleri sektörünün bir kapasitesi var, bunun dünya örnekleri var, dünyada çok daha yaygın söylediğiniz gibi, böyle bir durum var. Hem bunu size sormak istiyorum. Bunun verileri nelerdir? Hem de bütün dünyada üretim var ve Türkiye’de bir ‘orman fazlalığı’ var, peki biz bunu neden hayata geçiremiyoruz? Sonunda bunu da bağlarsanız sevinirim. Benim anladığım bir organizasyon sorunu var. Buyurun size dinliyoruz.

 

Göksel KORKMAZ: Türkiye’deki ormanların yönetimi, idaresi ve yetiştirilmesi Anayasadaki 169.madde ile devlete aittir, Orman Genel Müdürlüğü’ne aittir. Dolayısıyla onlar da bu işi layıkıyla yapıyorlar. Bunun dışında sürdürülebilir orman yönetimi kriterleri uygulanıyor.1999 yılında başlandı bu çalışmaya.2003’te Türkiye’nin kendi sürdürülebilir orman yönetim kriterleri oluşturuldu. Bunlara kriterler ve göstergeler deniyor.6 adet kriter,28 tane gösterge vardır. Ormandan faydalanırken sosyal, ekonomik ve ekolojik kriterlerden faydalanılıyor. Burada tabi sürdürülebilir orman kriteri hem yurt dışına orman ürünleri satacak firmalar için sertifikalı ormancılık adına alınmalı gereken evraklar vardır. Şu Anda Orman Genel Müdürlüğünün sertifikalandırdığı alan bu yıl itibariyle %28’e ulaşacaktır. Yani bu %15 ile başladı,%19 ve günümüzde %28’e doğru gidiyor. Dolayısıyla orada da ihracat anlamında bir sıkıntı yoktur. Türkiye’deki Orman Ürünleri sektörü maalesef hakettiği yerde değil. Milli gelirimiz içindeki yeri %1 civarındadır. Bize yakın coğrafyalarda olan AB ülkeleriyle kıyaslarsak bu durumu orada milli gelirin %3’ü civarındadır. Yani bizim 3 katımız. Mevcut orman varlığımız %29,2023 hedeflerinde %30’a ulaştırma hedefi vardır. AB orman ürünleri sektöründeki geliri hektar başına 1.000 Euro olarak belirleniyor. Bunu bize uyarladığımızda 23-24 milyar dolar bir gelir olması gerekiyor aslında. Fakat mevcut durumda milli gelirin %1’i olduğu için, milli gelir de 800 milyar dolar hesaplandığı için 8 milyar dolar civarında oluyor. Bu birinci handikaptır.

İthalat ve ihracat dengesine baktığımızda ahşap ürünlerinde cari açık vermedik 2018’de.Rakamlar dengededir. Ama orman ürünlerinin içine kağıt ve mobilyayı koyduğumuzda ihracat 5,5 milyar dolar ama ithalatımız 9 milyar dolar, burada açık veriyoruz. Çünkü kağıt ürünlerinin 3.5 milyar dolara yakın bir ithalat yapıyor olması yani kağıt ve selüloz üretilmiyor geri dönüşüm kısmı olarak var .Buradaki eksiğimiz  katma değerli ürün yapmamız. Bunun önünün açılması için biz dernekler olarak hem TORİT hem Ulusal Ahşap Birliği olarak yerli ahşabın mukavemet düzeyinin belirlenmesi ve bunun kayda geçirilmesi AB’de.

 

Halil İbrahim DÜZENLİ: Göksel Bey buradan devam etmişken yapısal ahşap standartları için neler yapıyorsunuz? Yerli ahşabın endüstriye dahil olması için neler yapıyorsunuz? Belki mevzuata bile girebilirsiniz.

 

Göksel AKÇA: Bizim yapısal ahşap kullanamama sebebimiz, ihracat yapamamamızın sebebi ahşabın mukavemet değerlerinin belli olmamasıdır. Yani bir mühendis tasarım yaparken, statik hesaplama yaparken çam kullanıyorsa bunun dayanım değeri nedir? Veya başka bir ağaç.. Bu kayda geçilmemiş, yapılmamıştır. Bu sorunu  akademiyle, üniversite işbirliği ile aşmamız gerekmektedir. Bu işin uzmanları Türkiye’de çok az, bunun okullara ders olarak konması lazım ve bu çerçevede Boğaziçi Üniversitesi de inşaat fakültesinde birkaç yabancı hocayı dernek olarak davet ettik, geldiler. Orada bir ders açıldı daha sonra. Bunun yaygınlaşması lazım.Bir okul yeterli değil. Bu iş 3 ayaklı bir iş: Mimarlık, inşaat mühendisliği ve orman endüstri mühendisliği.Bu disiplinlerin bi arada çalışarak yapısal ahşap sektörünün önünün açılması gerektiğini söyleyebilirim.Standartların oluşturulması,yerli ağaçların mukavemet değerlerinin kayda geçmesi gereklidir. Böylece bizim mimarımız mühendisimiz tasarımda bunu kullanabilir. Dolayısıyla çok yönlü eksiğimiz var sektör olarak.Tabi bu 1-2 yıllık bir iş değil.Dolayısıyla yenilenebilir kaynak olması,yerli olması yönüyle şiddetle teşvik edilmesi gereken,istihdam edilmesi gereken bir sektördür.Şimdi bunu bizler söylüyoruz ama daha bilimsel ve akademik alanda rapor haline getirilmesi gerekiyor.Şu Anda yaptığımız çalışmalardan bir tanesi de o. Yani sektör analiz raporu hazırlıyoruz.

Şimdi mimarlık ve mühendislik fakültelerinde ahşap dersleri yok denecek kadar az. Dolayısıyla inşaat mühendisi çocuk ahşabı tanımadan mezun oluyor, mimar yine aynı şekilde. Malzemenin tanıtılması lazım, bunun tasarımlarda kullanılması lazım. Anca bundan sonra örnek binalar yapılması lazım.

 

Halil İbrahim DÜZENLİ: Göksel Bey, ahşap yapı yönetmeliğinde son durum nedir?

 

Göksel KORKMAZ: Hala birçok sorun aşılabilmiş değil. Ya yanarsa gibi korkular var hala. Ön adım olarak bir kamu binası yapılmalı bence, Orman Bakanlığı olabilir bu veya bir üniversitenin binası olur.

 

Enes Aluç: Eski standartlarımızla yeni bilimsel standartlarımızı ne derece hızla bir araya getirip insanlara bunu sunabiliriz?

Celalettin AKÇA: Safranbolu evleri örneğinde olduğu gibi eskiden ustalar belli standartlarda pencere, kapı, süsleme detayları vs. üretiyorlardı. Bizler bu noktadan geriye düştük. Böyle bir alt yapıyı kaybetmişiz. Eksiklerin tespit edilip başvurulacak noktalara gidilerek, hatırlatılarak, uyarılarak ilerleyen bir durumumuz var. Burada mevzuat konusunda, ahşap yapı yönetmeliği konusunda biz BM gef7 programında bir proje yürütüyorduk. Orada bir madde çıktı karşımıza. ’Ahşap yapılar ve yapı malzemeleri mevzuat alt yapısının yeniden düzeltilmesi ve oluşturulması’ şeklinde. Buradan hareketle oturduk ‘Ne yapılması gerekiyor bu mevzuat konusunda?’ dedik ve 12 madde çıkardık. Burada önemli olan ahşap yapı malzemesinin hesap ve yapım esaslarıdır. Mesela bu birinci maddedir. Standart ahşap yapıların yapım esasları ve inşaat rehberlerinin hazırlanması yani bir yanda yönetmelik var bir yanda yönetmeliğe bir yapım rehberi var. Eurocode 5’in yazılması, mimari uygulamalarla ilgili mevzuatın yeniden düzeltilmesi, ahşabın imar planlarına girmesi, mevcut ahşap yapı mevzuatının yeniden incelenmesi, deprem yönetmeliğindeki ahşap yapı kriterlerinin yeniden gözden geçirilmesi, mevcut ahşap yapı ve yapım malzemelerinin standartlarının incelenmesi, yapı ruhsatı ve yapım ruhsatı alımının incelenmesi, vs..

Bunları aşmak için epey çalışmalar gerekiyor. Buradan şöyle bu mevzuat meselesini bağlayabiliriz: Şimdi bu 12 maddelik listeyi biz Orman Genel Müdürü Bekir Bey vasıtasıyla bakanımıza arz ettik ve ondan yaklaşık 1 ay sonra falan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan bizi aradılar.’ Böyle bir mevzuat eksikliği varmış, bunun tamamlanmasıyla ilgili bir çalışma başlatıyoruz, bu konuda ne yapabiliriz?’ gibi. Ve bir süreç başlamış oldu. Mevzuat meselesinde geldiğimiz nokta bu.

 

Halil İbrahim DÜZENLİ: Göksel Bey bütün bu standartlar, yapı yönetmelikleri, AB ile uyum meseleleri, vs bahsettiniz Celalettin Bey ve siz. Sizin birde ahşap sertifikasyonu ile ilgili şuan yürüttüğünüz bir şey var, o da önemli bir konu olarak geliyor bana. Nedir o?

 

Göksel KORKMAZ: İki tür sertifikasyon sistemi vardır. Biri FSC, diğeri ise TFC. Türkiye buna FSC ile baladı, diğeri için çalışmalar sürüyor. Kendi orman yönetim sistemimizi kurmak ve gözetleme zincirinin oluşturulması da gündeme gelecektir. Diğer konu, yapıl ahşabın sertifikalandırılması konusu. Orada da önce yapısal ahşabın mukavemet değerlerinin bulunmasından başladık. Boğaziçi Üniversitesi, ODTÜ, İstanbul Üniversitesi ve Kocaeli Üniversitesi sürecin içerisindedir. Bu üniversitelerde yürütülen çalışmalar ile bizim yerli ağacımızın kullanımı ile ilgili önü açılmış olunacak. Bu vesile ile ahşabın mukavemeti ile ilgili, static hesabı ile ilgili hiç kimse yok değil ortada, var. ODTÜ’de Ahmet Hoca var, Kocaeli Üniversitesi’nde Erhan Hoca var, Boğaziçi Üniversitesi’nde Hilmi Hoca, Arya Hoca var yani hocalar var değişik fakültelerde. Fakat bir kıvılcım yaratılıp bir sinerji oluşturup bir şey sunamıyoruz. Bu bir, ikincisi GEF7 projesi var; Celalettin Hoca bahsetti az önce. Bu da şu: 6 tane enerji verimliliği yüksek ahşap yapı yapılması Türkiye’de. BM’nin küresel çevre projesi bu. Bunun ilk çalışması burada yapıldı. Türkiye’de bu iş yapılabilir mi? Üretim yapılabilir mi? Standartlar var mı yok mu falan? Daha sonra eksikler ortaya çıktı.Şu Anda belirli bir fon ayrıldı BM’den. İlk fazın bitişi yapıldı, raporlar Amerika’ya gönderildi, oradan onay bekleniyor. Tahminen Haziran-Temmuz gibi onaylanıp gelecektir. Daha sonra burada 6 tane değişik kullanıma uygun yapı inşa edilecek. Bu enerji verimlilik konusu çok önemli. Çünkü Türkiye’de zaten cari açığın ana kalemlerinden bir tanesi enerjiden kaynaklanıyor. Dolayısıyla bu önemli bir konu. Avantajlı bir ürün. Sektörün gelişmesi ile yüksek miktarda istihdam sağlanacaktır. Akademisyenler STK’lar ve özel sektör el ele verirse sorun aşılabilir.

 

Halil İbrahim DÜZENLİ: Teşekkür ederiz, umarız bütün sektör bunun arkasında durur ve bunun değerini anlar. Bir kere bu çalışmaları sektör kendi kendine yapmadıkça, siyasi bilgi ve irade mevcut değilse işler yürümüyor maalesef. Umarız bunların sonuca yaklaşır ve yakın zamanda sonucunu görürüz diyorum. Şimdi buradan devam edecek olursak Celalettin Bey, ferdi yapılar için standartlar ve onay mercileri için neler söylenebilir?

 

Celalettin AKÇA: Biz bir yandan ana sorunlar için çözüm önerileri ortaya çıkarırken yani Pratik, günlük insana yönelik bir yönetmelik oluşturulması. Erol Bey’in mesela önerisi şöyleydi, o Kanada’da yaşadığı için, demişti ki :’ Kanada Ahşap Ev Rehberi’ var. Yönetmelik de değil yani bu hem ustanın kitabı hem müşterinin kitabı hem de mimarın kitabı. Müşteri ustayı ve yaptığı işi buradan takip edebiliyor. Bizimde acilen bu rehberlere ulaştırmamız gerekiyor.

Burada aslında şu var, biz bireysel girişimlerimizle bu Kanada rehberini oturduk tercüme etmeye. Birkaç bölüm de çıkardık. Bu bize de rehber olabilir. Eğer bir üniversite-STK işbirliği söz konusu olursa özellikle ana çatısı bu rehberin yöntemi uygulanabilirse iyi olacaktır. Bunu bize Erol Bey önermişti.

 

Halil İbrahim DÜZENLİ: Celalettin Bey, Ahmet Yılmaz’ın sorusuna değinilecek olunursa, bu gündelik bir insanın yapacağı küçük ölçekli yapının standartlarını oluşturmak için hazırlanacak katalogların vs. ciddi anlamda hani o büyük büyük dünya standartları değerlerine sokmadan, yerli bilgiyle taşımak çok mümkün duruyor.

 

Halil İbrahim DÜZENLİ: Göksel Bey, Türkiye’de yapısal ahşapla ilgilenen sektörlerin miktarları, biriktirdikleri bilgi vs. bu konularda neler söylersiniz?

 

Göksel KORKMAZ: Bireysel olarak üreten firma ve üyelerimiz var. Mesela lamine kiriş üreten, karkas sistem vb. Üreten firmalarımız var. Projeden alıp nihai noktaya getirenler de var ama çok fazla yaygın değil. Bu biraz arz talep meselesi tabii ki. Biz konuştuğumuz zaman diyorlar ki ‘tamam, yatırım yapalım ama sipariş var mı?’ . Tabi onlar da kendi açılarından haklı, diğer taraftan baktığında müşteri diyor ki ‘ben yaptıracak firma bulamıyorum’ burada ölü bir nokta var ve biz bunu atlayabilirsek çok kolay olacak işler.

 

Halil İbrahim DÜZENLİ: Göksel Bey, özür dileyerek bir şey söylemek istiyorum bu noktada. Mesela Turgut Cansever’in 1999 depreminden sonra İstanbul’da yeni şehirleşme projesi vardı. 2001-2003 de iki cilt rapor olarak devlete ve yetkililere sunulmuştu. Oradaki önerilerden biri de şuydu:

Diyelim 5 bin-10 bin veya 20 bin vs. kişilik şehirler kurarken bunların ahşap fabrikalarının kurulması ve devletin de bir başlatıcı olarak insanlara bir örnek gösterici olarak bunlara hazır bi müşterinin olması bir yandan gerekiyor. Finansmanları da Dünya Bankası ile çözülmüştü o projenin. Dolayısıyla böyle bir şeye ihtiyaç var herhalde. Bir ‘adım garantisi’ne ihtiyaç var.

Göksel KORKMAZ: Burada vatandaşın ilk başta ahşabı mukayeseli olarak betona ve diğer yapı sistemlerine tercih etmesi için bunun önemli faydasını görmesi lazım. Bu adımın atılabilmesi için bence kamunun bu işte bir adım atıp binalar yapması lazım. Yani vatandaşın bu cesareti göstermesini çok beklemiyorum açıkçası, olmuyor da zaten. O yüzden dönüp dolaşıp iş şeye geliyor zaten bizim 800 yıllık bir geçmişimiz var 80-100 yıldır film kopmuş düzeltilmeye çalışılıyor. Tabi bu yapılabilir yeter ki kamu bir adım atıp örnek binalar yapsın. Bununla başlatıp sonra ahşabın yoğun yetiştiği örneğin yüzölçümü itibariyle Kastamonu, Zonguldak %60-65 ormanla kaplı bu bölgelerde orman ürünlerine has orman ürünleri organize sanayii bölgeleri kurulabilir. Bunun İrlanda’da veya İskoçya’da örneği var. Yani bir tesis kurulmuş, halka açık bir yer, ahşap ev yaptırmak isteyen geliyor, projesini sunuyor tabi orada mimar mevcut, mühendis mevcut, üretim mevcut. Adamın evi monte edilene dek A’dan Z’ye her şey yapılıyor ve bu ARGE merkezi gibi bir şey, bunu TEKNOPARK muadili diyebiliriz, geliri oraya kalıyor. Dolayısıyla iş hızlı ilerliyor.

 

Halil İbrahim DÜZENLİ: Bu organizasyonu biraz daha detaylandırır mısınız?

 

Göksel KORKMAZ: Bunun yapıldığı ülke ya İrlanda ya İskoçya olacak tam hatırlayamıyorum ama. Bu oradaki kamu kurumlarının ve üniversitelerin el ele verip kurduğu bir tesis. Orada mimar, mühendis, kalite kontrol, denetim, ahşap başlangıcından son noktaya kadar. Kurulacak olan ev götürülüp kuruluyor uygulayıcılar tarafından ve buradan sağlanan gelir yine ARGE merkezine kalıyor. Bu şekilde kendini büyüten ve çeviren bir sistem. Bu sistem bizim hayalimizdeki sistem. Buna AB’den fonlar da bulunabilir. Yani Turgut Cansever’in model şehrinde olduğu gibi her şey. Bir de devler bu gibi şirketlere birtakım muafiyetler ve vergi indirimleri sağlayabilir. Belediyeler bazında standartların oluşumu kolaylaştırılabilir. Yani burada desteğin devletten gelmesi lazım. Bir kıvılcımın çakmasına bağlı aslında her şey. Eminim ki insanlar buna teveccüh gösterecektir. O ölü noktaların aşılması da zor olmayacaktır.

 

Halil İbrahim DÜZENLİ: Aslında somut şeylere geldiniz Göksel Bey, doğrusu bu atölye fikri epey enteresan. Bu orman varlığının çok olduğu birkaç vilayete kurulsa yeterli gibi duruyor. Ki zaten bunu destekleyecek olan iş gücü, bilgi ve bunu aktaracak bir sektör var. Az önce Celalettin Bey Sanayii Bakanlığı’ndan, Orman Bakanlığı’ndan ve Şehircilik Bakanlığı’ndan bu konunun ortak çözülmesi gereken bir şey olduğunu söyledi. Aslında baştan bir tespitte bulunmuştum yani bir organizasyon eksikliğimiz var. Her şey var ama bir organizasyon eksikliğimiz var. Sektörde de aynı şekilde, bu devlette de aynı bu şekilde. Yani inşallah bu devirde hükümet yani siyasi irade şunu görür, ciddi bir siyasi ekonomi politik bir geri dönüşün mümkün olduğunu kodlaması ve bunu yayması ondan sonra bunun bir kültür meselesi olduğunu, bir kültürel durum olduğunu, hani geçmişten günümüze ne getirebiliriz derler ya muhafazakar iktidarlar, belki bunu ahşap üzerinden kodlama durumu olabilir. Diğer bir ayak da istihdam yani. İstihdam alanı yaratıyorsunuz. Yükte hafif pahada ağır bir şey oluşturuyorsunuz, yeni bir alan oluşturuyorsunuz. Atölye meselesi müthiş bir fikir yani böyle uzmanların olduğu ve bu atölyeye de bir iş vererek bir şeyin nasıl ucuzlatılacağının göstergesi ondan sonra zaten vatandaş bunu görünce kendisi bunu oradan alıp kullanır gibime geliyor. Böyle bir ön açıcı şeyden bahsediyorsunuz. Örneğin vergi muafiyeti, muazzam birşey. Yani ben daha uzun ömürlü, daha ekolojik, daha yönü insana ve hayata dönük bir yeni politika geliştiriyorum.

 

Göksel KORKMAZ: Bunu yapabilmek için bu atölye sistemini ve bu inisiyatifi ortaya koyabilmek için siyasi iradenin bunu destekleyebilmesi için bizim şu anda yaptığımız sektör taraması projemizi tamamlayıp orada Türkiye’de bu işle iştigal eden kaç kişi var, kaç firma var, kaç işletme var ,bunların gücü nedir, milli gelirdeki payı nedir, sektör büyürse ne kadar istihdam artar ,..bunu akademisyenlerin yaptığı bilimsel çalışmayla rapor halinde siyasi iradeye sunup ondan sonra destek talep etmemiz lazım.

 

Halil İbrahim DÜZENLİ: Sanayii Odaları şimdiye kadar yapmamış mı böyle bir şey?

 

Göksel KORKMAZ: Yok yapılmadı.

 

Halil İbrahim DÜZENLİ: Zaten işleri bu değil mi?

 

Göksel KORKMAZ: Yani o eksik kalmış, öyle diyelim.

 

Halil İbrahim DÜZENLİ: Onlara da bir mesajımız olsun. Herkes işini yapsa bir organizasyon oluşur gibime geliyor.

 

Göksel KORKMAZ: Yani bunu yapabilirsek stratejisi oluşturma noktasına geleceğiz. Hazırlıklı olup ondan sonra bu projeyi sunmak lazım. İşte bu yılın sonuna doğru bu çalışma bitecek. Bu arada bir şey daha ilave etmek istiyorum, unutmadan. Öğrenci yetişme, üniversitelerde ders olmaması meselesi ile ilgili hatırlarsanız siz de destek vermiştiniz.2018 baharında Nisan ayı boyunca 5 hafta boyunca İstanbul’da ‘Modern Ahşap Yapılar ile ilgili Bilinmesi Gerekenler’ orada siz mimari alanda Arya Hoca statik alanda, Türkan Hoca ahşapla ilgili ders vermiştiniz ve epey ilgi görmüştü. Bu seminerleri bu dönem de devam ettirmeyi düşünüyorduk bu akamete uğradı. Yani böyle bir boşluk var. YÖK veya üniversiteler böyle bir ders koydurana kadar böyle bir iki faaliyet yapsak en azından bir ihtiyacı gidermiş oluruz diye düşünüyorum. Siz ne dersiniz? Sıcak bakar mısınız? Destek olur musunuz?

 

Halil İbrahim DÜZENLİ: Estağfirullah, ne demek. Bu kadar uzun olmamak kaydıyla insanların izleyebileceği yarımşar saatlik birer saatlik iyi planlanmış bir set muazzam bir set olur yani. Bu tür etkinlikler yaygınlık kazandığında çarpan etkisi çok daha fazla olacaktır. Bir popular aktarıma da çevrilmesi gerekiyor. Üniversiteler konusunda iğneyi kendime batırayım ben. Mimarlıkta 5 tane öyle ana yapı dersleri var. Yapı derslerinde ahşap küçücük bir alan tutuyor. Aklımıza hiç şey gelmiyor, bu dönem sadece ahşap üzerine gitsek. Yani betonarme gibi bir ezberimiz var. Maalesef çuvaldız meselesi her yerde var. Şöyle bir nokta ile toparlamaya çalışalım, Celalettin Bey. Ahşap-çelik sektörü var ve kültürel bağlamdan epey uzakta bir noktada. Bu topraklarda üretilmiş bilginin az olduğunu biliyoruz. Orayı da içerisine katarak size böyle çok Pratik şeyler sormak istiyorum. Bunların neresinden tutarsanız oradan devam edebilirsiniz. Şöyle diyelim: Bir kere standart konstrüksiyon üretimi çok sıradan bir şey ve bunun illa ahşap olması gerekmiyor. Çelikle birleştirilmiş ahşap olabilir, ortak pek çok mix çözümler de olabilir. Böyle bir şey olması gerekiyor belki. İnsanların belki de en çok aradığı şey ısıl konfor, nem, yalıtım,.. bu konfor şartlarına ulaşabilmek için izolasyon malzemeleri vs. gibi şeyler var yani. Devam ediyorum: Ahşabı daha da ucuzlatmak için bu mix sistemlerden ne kadarını kullanabilirim? Konforu işin içine sokabilir miyiz? Yani böyle bir ara model mevcut olabilir mi? Bağdadi sıva ,horasan harcı hala güncel mi? Ve uygulanabilir çözümler mi?

Buyurun Celalettin Bey.

Celalettin AKÇA: Göksel Bey’in söylediği bir konuya değinerek başlayayım. Timber City diye bir şey başladı dünyada. Atölyelerden bahsettik ya atölyeler gibi ormanları şehirlere bağlayan bir sistemdir. Yani buradaki maksat Kaliforniya’daki bilmem kaç km uzaktaki orman bölgesini Kaliforniya’ya bağlamak. Şehri bir karbon deposuna çeviren bir yöntemdir. Bir yandan imalatı yapılıyor öbür yandan belirlediğiniz yerlerde ağacı yetişiyor. Böyle bir döngü modeli üzerinde duruyor dünya. Bu sistem gelişiyor ve buradaki amaç şehirleri karbon depose haline getirip birçok çevre sorununa çözüm bulmak.

Yapıda izolasyon veya eskiyi bugüne taşımak fikirleri çok pratik. Eskiden birçok sorun vardı ama günümüzde artık bu sorunlar yok. Mesela yangın konusu çok gündeme gelir. İstanbul yangınlarından bahsedilir. İstanbul yangınlarının bana göre ana sebebi fakirliktir. Çünkü bu Osmanlı’nın gelişmiş dönemlerindeki yönetmelik ve mevzuatlara baktığınız zaman sıkı bir denetim ve kontrol sistemi vardır, özellikle yangın konusunda. Zaman içinde yönetim zayıfladığından bu denetim de zayıflıyor ve yangınlar ortaya çıkmaya başlıyor. Ama bugün için bu sorunların bir çoğu yoktur. Evlerde canlı ateş söz konusu değil. Yani bugün ahşap binalar betonarme binalar gibi davranıyor. Tesisat işleri de betonarmede ne ise aynısıdır. O yüzden bütün bu soru işaretleri bugün çözülmüştür. Betonarmede nasıl yalıtıyorsanız ahşap zemini de aynı şekilde yalıtırsınız. Deprem zaten ahşap binalar için sorun olmaktan çıkmıştır. Geleneksel yapı sistemleriyle modern yapı sistemleri arasında hiçbir fark yok diyebiliriz. Restorasyon işleri dışında bağdadi sıvaya gerek yoktur, kontrplak bu işi çözecektir. 

Halil İbrahim DÜZENLİ: Celalettin Bey, Göksel Bey katkılarınız için çok teşekkür ederiz.

Konuşmacılara ait link :

Celalettin Akça

Göksel Korkmaz