AYRI ÇERÇEVELERDEN AYNI YERE BAKMAK:  TADAO ANDO ve TURGUT CANSEVER

Büşra Korkmaz

Mimarinin temel meselelerinden biri olan ‘mekân’ı oluşturmak, temelde bir öznenin çevrelenmesi olarak açıklanabilir. Tabiatın sonsuzluğuna karşın, insan üretimi olması ve insan için olması sebebiyle mekânın bir şekilde tanımlanması, sınırlandırılması gerekir. Tasarımın ‘ne için’ olduğu sorusu önemlidir. Çünkü mekânın öznesi, onun ayırt edici özelliğidir. Mekân biçimlendirilirken yapı elemanları, yapım teknikleri ve kullanılan malzemelerle üçüncü boyutta bir karşılık bulur. Bu unsurlar başat olarak görülseler de soyut olan düşünce dünyasının mimarinin oluşumundaki yeri gözardı edilemez. Düşünce dünyasının temelini ise mekânı oluşturan kişinin değer yargıları belirler. Ait olduğu toplumun gelenekleri, inandığı din veya kabul ettiği gerçeklik, tasarımcının zihnindeki kabuller alemini oluşturur. Turgut Cansever ve Tadao Ando gibi ‘akımlar ötesi’ kabul edebileceğimiz mimarlar, mimarilerinde modernizmin temel görüşlerini barındırırken diğer yandan kendilerine ait bir dil oluşturabilmişlerdir. Güzer (2000) bu durumu, “modern dilin içinde kalarak zamanlar-üstü olmak” şeklinde nitelendirir. Tasarımlarının temeline inanç sistemlerini alan bu iki ismin söylemlerine baktığımızda, odaklarına insanı ve tabiatı almaları sebebiyle, benzer kavramlar üzerinde durduklarını görebiliriz.

Resim 1. Demir Evleri, Bodrum

Resim 2. Su Tapınağı, Awaji-shima

İnsan, içinde bulunduğu her mekânı, daha önce deneyimlediği mekânların zihninde bıraktığı izlerle tahayyül eder. Dolayısıyla, her bireyin mekânı kavrama biçimi ve mekânsal davranışı kendine özgüdür. Mimarlık tarihi boyunca, mimarinin biçimsel özelliklerini tanımlama ihtiyacı görülmüş ve ölçülebilen özellikler mimarinin temeli olarak kabul edilmiştir. Bu duruma karşılık Schmarsow (2017) şöyle der: “Ruhun bedeni kendi örneğine göre inşa ettiği söylenir. Mimarlık tarihi mekân duygusunun tarihidir ve bundan dolayı da bilinçli de bilinçsiz de olsa dünya görüşleri tarihinin temel bileşenlerinden biridir.” Görselliğe dayanan ürünler ortaya koyması nedeniyle, gözle görülebilen özellikleri daha çok tartışma konusu olsa da mimarlığın temel konularından biri de mekân kavramıdır. 

İnsanın dünya ile ilişkisi ve mimarinin insan ile olan ilişkisi incelendiğinde, her iki durumda da temelde insanın zaman ve mekânda varoluşuna ilişkin sorularla karşılaşılır (Pallasmaa, 2018). Buradaki varlık duygusunu anlamlandıran, ardındaki bilinçtir. İnsan çevresini değiştirebilme gücüne sahiptir. Varlıkla olan ilişkisini bilinçle düzenlemek, yalnız insana özgü bir davranıştır (Cansever, 2014).

Turgut Cansever’in (2010) vurguladığı üzere gerek bir yapı olarak şehrin gerekse şehri oluşturan farklı yapıların tesisine mimari üzerinden yön veren irade veya tercihler, genel olarak insan topluluklarının dünya görüşleri ekseninde biçimlenir. Mimar için belli bir mâna taşıyan biçim, onun mensubu olduğu toplumun diğer fertleri tarafından da benzer şekilde algılanır. Çünkü mimar hayata, ait olduğu toplumun perspektifinden bakar. Cansever (2014) bu durumu, “Toplumun bütününü yönlendiren bir temel felsefenin, temel inanç sisteminin olmadığı yerde dikotomiler kaçınılmaz oluyor. En basit sanat eserinde de en basit mimari üründe de bunlar yok edilecek şeyler değildir.” sözleriyle açıklar. Heidegger’e göre ise yapı, insanın varoluşunu konumlandırır. “Bir bina yerin ve oturanların özelliklerine göre inşa edilir, içinde bulunduğu fiziksel ve beşerî topoğrafyayla şekillenir. Onun için bina soyut nesnelerden çok içinde oturan insanlarla ilgilidir. Nitekim bir binanın biçimi o insanların değer ve inanç sistemini yansıtır.” (Sharr, 2017). Yapılarını değer ve inanç sistemleriyle, mensubu olduğu toplumun gelenekleriyle bağlantılı olarak biçimlendiren mimarlar yalnızca oluşturdukları formlarla değil, mimarlıklarının temelini oluşturan fikir dünyaları üzerinden de incelenmelidir.

Tadao Ando’nun Mimari Söylemi 

Mimarlık eğitimi almamış olmasına rağmen tasarımlarıyla mimarlık dünyasında önemli bir yeri olan Ando, mimarisini Zen Budizm inancı ve Japon Kültürü’nden beslenerek oluşturmuştur. Sadeliğin güzelliğini ve doğa ile bir olma gibi ilkeleri önemser. Bunun neticesi olarak da tasarımlarında etkileyici bir dolaşım ile kullanıcılara bu ikiliği hissettirmeyi amaçlar. 

 

Resim 3. Chichu Sanat Müzesi, Naoshima

“Ben görünmeyeni, biçimi olmayanı, yani formların ardında yatan duygu ve düşünce tarzlarını yakalamak ve onlara yaşam vermek istiyorum.” diyerek mimariye olan yaklaşımını özetleyen Ando, mimarinin insan bağlamından ayrı düşünülmesini ‘özün kaybolması’ olarak nitelendirir (Ando, 1991). Bireyin yalnızca görme duyusuyla değil, tüm duyu organlarıyla algılayabildiği ve deneyimleyebildiği bir mimarlık amaçlar. Ando, bu konu ile ilgili olarak “İnsanların içinde gerçekten yaşadığını hissettiği mekanlar yaratmak istiyorum.” diyerek mekân kurgusunu deneyim hissi üzerine oluşturduğunu dile getirir (Ando, 1991).

 

Resim 4. Benesse Evi, Naoshima

Turgut Cansever’in Mimari Söylemi

Cansever, mimariyi insanın anlam arayışlarının bir ürünü olarak kabul etmiş; inanç temelleri üzerine inşa ettiği mimarisine, İslam inancının gerektirdiği çerçeveden bakmış ve kendine has yaklaşımını geliştirmiştir. Mimariye olan yaklaşımı, kendi söylemlerinden yola çıkarak ‘çağın teknoloji ve malzemelerini kullanarak, yerel kaynakları göz önünde bulundurarak ve çevresini yücelterek inşa etmek’ olarak özetlenebilir. 

 

Resim 5. Ertegün Evi, Bodrum

İnsanın dünyadaki varoluşunun nedenini sorgulaması ve bu varoluşun beraberinde getirdiği birtakım sorumlulukların bilincinde olması gibi konuların üzerinde durmuş, beşeri insan yapanın bu olduğunu vurgulamıştır. Mimarinin bağlamından koparıldığı bir dönemde mimarlık yapan Cansever, teknolojinin ilahlaştırılması sonucunda oluşturulan tekdüze ve gayriinsani ortamın aşılması için çaba sarf etmiştir (Cansever, 2014). 

 

Resim 6. Sualtı Arkeoloji Enstitüsü, Bodrum

Hayata ve mimariye farklı kültürel zeminlerden ve inanç perspektiflerinden bakıyor olsalar da söylemlerinden ve tasarımlarından hareketle inşa edilen yapılar, insan ve onun duygu dünyası merkeze alınarak biçimlendirildiğinde ortak paydada buluştukları kadar, kendine has anlatımlar da sunar. Cansever, tasarımlarını yaparken varlık bilinciyle hareket edilmesinin önemini vurgulayarak, mimarın aslî görevinin dünyayı güzelleştirmek olduğunu savunur. İnsan yapımı olan mekânla, Allah’ın yarattığı doğa arasında bir diyalektik kurar. 

Resim 7. Karatepe Saçakları, Adana

“Evren bir oluş halindedir ve mimari yapılar da değişime açık olmalıdır.” diyen Cansever’in sözleri ile Ando’nun, “Modern mimari sadece şu an ile ilgilenir; yapılar anlık bir görkem için yarışırlar. Ama ben görünüşü ne kadar değişse de yaşamaya devam eden yapılar tasarlamak istiyorum.” söylemi, bilincin biçime aktarımının bir sonucu olarak görülebilir (Cansever 2014; Furuyama, 2006).

Resim 8. Casa Wabi Sanat Merkezi, Meksika

Her iki mimar için de inanç, kültür ve bölgesel veriler eserlerinin tümünde asıl meseleleri oluşturur. Cansever’in tasarımlarındaki gösterişten uzak kurgusu, tüm o kendi halindeliğiyle, çevreyi yücelten bir ilişki sunar. Ando ise doğayı tasarımlarının bir parçası olarak kullanır. Doğanın değişimiyle yapıların da değişmesini, böylece dinamik bir etki oluşturmayı hedefler. Belki de iki ismin ayrıştığı nokta budur: Cansever’in doğa ile kurduğu diyalektik sonucunda tasarımlarının tevazu ile çevreden ayrışarak doğayı yüceltmesine karşın; Ando bu karşıtlığı bir tasarım unsuru olarak ele alır ve teatral mekânlar kurgular. 

Heidegger’in ‘yere göre tasarlamak’ söyleminin Cansever ve Ando mimarilerinde hayat bulduğu düşünülebilir. Turgut Cansever bu durumu ‘her şeyi yerine koymak’ olarak ifade eder. Ando ve Cansever’in tasarımlarında doğa, insan ve inanç bağlamında yer duygusunun yitirilmediği, daha ‘insancıl bir modern mimari’ oluşturulduğu görülmektedir. 

Yazan: Büşra Korkmaz 

 

Kaynaklar

Ando, T. (1991), Towards New Horizons in Architecture

Cansever, T. (2014). Kubbeyi Yere Koymamak. İstanbul: Timaş Yayınları 

Cansever, T. (2016). İslam’da Şehir ve Mimari. İstanbul: Timaş Yayınları

Furuyama, M. (2006). Ando: Modern Minimalism with a Japanese Touch, Taschen Basic Architecture Series

Güzer A. (2000). Modernizm’in Son Savaşçısı, (Der. M. Ekincioğlu), İstanbul: Boyut Yayın Grubu

Ökten, S. (2017). Gelenek, Sanat, Medeniyet, İstanbul: Sufi Yayınları

Pallasmaa, J. (2018), Tenin Gözleri, İstanbul: Yem Yayın

Schmarsow A. & Fiedler K. (2017). Mimarlığın Özü ve Mimari Yaratım, İstanbul: Janus Yayıncılık

Sharr, A. (2017). Mimarlar İçin Düşünürler 02: Mimarlar İçin Heidegger, İstanbul: Yem Yayın

 

[st_tag_cloud]